Ben böceklerden çok tiksiniyorum ama öyle böyle değil.. Özellikle uzun bacaklı olup uçanlarından.. Bakamıyorum bile, hemen kaşınmaya, kendi kendimi konuşarak telkin etmeye çalışıyorum. Mesela bir yaz akşamı küçük odada bilgisayardaydım, cam açık, odanın kapısı da kapalıydı.. Birden bir hışımla odanın içerisine camdan çok afedersin eşşşşekkk kadar bir güve kelebeği girmesin miiii!!! Nasıl çığlık atmışım, bütün apartman inledi.. Bir de uçuyor ya, üzerime konacak diye nasıl korkuyorum, kendi kendime "çüş, oha, yuh, bu kadar da büyük olunmaz ki, kaçayım sen burda kal ve camdan dışarı çık, kalma burda, kalırsan ben bu gece evden kaçarım" falan demeye başladım.. O sıra babamlar koştular nooluyor diye, ben de "ben kaçıyorum, kapıyı kapatın üstüne, kalsın o burada, ben girmem odaya bir daha" falan diye saçmalamışım, beni içeri götürdüler, o hayvanat odada kaldı.. Annem de benim bu çığlıklarımdan ve bazen yaptığım ani çıkışlardan nefret eder ve benim gerçekten nefret ettiğim cümleyi kurar: "Buna mı bağırdın o kadar, bu muydu yani çığlık attığın şey." Ya neyse ne, korkuyorum ama ben ne yapabilirim yaaaa.. Babam odaya girdi, kelebekle biraz vakit geçirdi, sonra camdan çıktı falan diye yanımıza geldi ama ben uzun süre o odaya giremedim..
Bir seferinde de normalde öyle çok iğrenmem ama Kadıköy'de talento ile yolda yürürken bir mazgalın altında bir şeyin bana baktığını gördüm, ilerledim bir şey yokmuş gibi.. Talento demez mi: "Fareyi gördün mü" diye.. Ben orada krize girdim.. Ağlamaya hıçkırmaya falan başladım.. Halbuki farecik işte yaa, yolda bile değildi, ayağımın altındaki mazgalın altındaydı.. Ama noldu bilmiyorum.. Zaten o fare istisna.. Ben en çok uzun ve ve kıllı bacaklı kabuklu hayvanlardan nefret ediyorum. Öyle ki şimdi yazarken bile kaşındım günlük.. Şimdi bu konu nerden geldi aklına dersen, bir sitede şöyle bir t-shirt gördüm de.. Hala bakarken bir garip oluyorum ama ben buna dokunamam bırak giymeyi... Giyene de bakamam, böyle şeyler giyip gelmesinler bana..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder